Kemal Okuyan ile seçimler üzerine

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'la gündeme ve seçim sonrasına dair bazı konuları ele aldık.

Sayın Okuyan'a teşekkür eder, keyifli okumalar dileriz.

Soru: İleride "sosyalist sol" içi bir birleşmeyi mümkün görüyor musunuz?

Okuyan: Türkiye Komünist Partisi’nin gündeminde bir “birleşme” olduğunu söyleyemeyiz. Zaten Türkiye’de sorunların solda birleşmelerle çözüleceğini düşünmüyoruz. Bundan çok daha derin ve köklü nedenleri var sosyalist seçeneğin yeterince güçlenmemiş olmasının. Solda farklı ama benzer doğrultu ya da duyarlılıklara sahip olanların ortak hedefler doğrultusunda iş ve güç birliklerine gitmesi, ittifaklar kurabilmesi ama bunu ciddi, etkili, heyecan verici bir biçimde yapabilmesi önemli bizim için. Bunun yolarını arıyoruz. Ancak TKP, örgütsel olarak şu anda bir birleşme gündemine sahip değil. Türkiye’deki bütün komünistlerin TKP saflarına katılması ise bizim daimi gündemimizdir. Bu doğrultuda samimi ve kapsayıcı bir çaba içindeyiz.


Soru: Bazı kitlelerden, deprem bölgelerinde AKP'ye çıkan oylardan dolayı depremzedelere tepkiler, hatta hakaretler oldu. Ama bu süreçte TKP bu bölgelerdeki seçim sonuçlarına rağmen, yüzbinlerce oy almamasına rağmen çalışmalar yapmaya devam etti. Hatta en son Hatay'da su ihtiyacını karşılayacak bir çalışma yaptı TKP.

Depremzedelere ilişkin bu tavır hakkında değerlendirmeniz nedir?


Okuyan: AKP’ye oy veren yoksul kesimlere hakaret edenler aynı zamanda bu kesimlerin ilgisini çekmek, oyunu almak için yobazlığa, muhafazakarlığa şirin gözükmek için yapılan siyasi manevraları destekleyenler! Halk dalkavukluğu ile halk düşmanlığı birbirini besleyen arızalardır. TKP toplumdaki çaresizliğin, yılların önyargılarının kolayca ortadan kalkacağını düşünmemektedir. Evet bu düzen yurttaşlarımızı çürütmektedir. Sömürünün, işsizliğin, eşitsizliğin, adaletsizliğin, yobazlığın kol gezdiği bir ülkede toplumun gelişkin değerlerle hareket edeceğini düşünmek saçma. Ancak unutulmamalı, mutlak iyilik ya da kötülük yoktur. Bizim görevimiz iyiyi, haklıyı, güzeli güçlendirmektedir. Bunda yeterince başarılı olmadık diye depremzedeleri, ya da Erdoğan destekçisi yoksulları suçlamak ya da onlara hakaret etmek anlamsızdır ve ayıptır. Dediğim gibi, seçmen dalkavukluğu yapmadan, bugünkü tercihlerden derin anlamlar çıkarmadan ve mevcut dengelere teslim olmadan mücadeleye devam edeceğiz. TKP deprem bölgesinde AKP’ye çıkan oylar ya da TKP’ye verilmeyen oylar nedeniyle o bölge insanına sırt çevirecek bir parti değil. Bunun lafı bile olmaz.


Soru: Sizce altılı masanın, veya genel olarak muhalefetin seçimlerdeki başarısızlığının nedenleri nelerdir? AKP ve MHP, 6 partinin oluşturduğu bu masaya ve HDP'li Kürt seçmenin bu masaya olan desteğine rağmen niye "yenilemedi"?


Okuyan: AKP herhangi bir parti değil. Bir misyon partisi. Büyük ölçüde kendi misyonu, hedefleri açısından başarılı oldu. Böyle bir parti karşısında Türkiye’de son birkaç yılda ne yapıldı sandık edebiyatı, seçim hesapları dışında? Kaç işçi greve çıktı, kaç gün grevde geçti? Kaç direnişe, kitle gösterisine imza atıldı? Karşımızdaki karanlığı delecek yaygınlıkta bir örgütlü mücadele yok. Sandığa sıkışmış umutlar var. Muhalefetten filan tamamen bağımsız söylüyorum, AKP’yi yenmeyi hak etmedi bu toplum. Ha zaten, muhalefet bu kötürümleşme halinin temel sorumlusu. Toplumu AKP karşısında iyice çaresizleştiren Millet İttifakı’dır. 2014’ten bu yana Ekmelledin’le, şunla bunla yürütülen sağcılaştırma operasyonu başarıya ulaştı. Bir toplum bütün umudunu sandığa bağladıysa hapı yutmuş demektir. Şöyle düşünelim, “bu YSK ve seçim yasasıyla seçim yapılamaz” diyemeyen bir muhalefet! Muhalefet seçimi seçimden önce kaybetmişti. Bize gelince… Kendimizi muhalefetin bir parçası olarak görmüyoruz. Bizim başarısızlığımız muhalefetin başarısızlığından tamamen farklı. Biz halkımıza kurtuluşa giden gerçek yolu anlatmak ve bu yolu açmakta yetersiz kaldık.


Soru: Muhalefetin seçmene her seçim umut aşıladığını ve sonrasında hayal kırıklığına uğratıldığını biliyoruz. Ama özellikle bu seçim halkta büyük bir hayal kırıklığı ve üzgünlük oluştu. Sizce bunun ana sebebi nedir? Ve TKP motivasyonunu kaybeden bu insanlara, özellikle gençlere önümüzdeki süreç için ne öneriyor?


Okuyan: Çünkü halka yalnızca “bu kez kazanacağız” denmedi. “Kazanamazsak, yandık, bittik, kül olduk” dendi. Bu kadar uğraşıldı ve başarılamadı, elbette insanlar üzülecek. Ama şunu anlatmamız gerek. Aslında uğraşılmadı. AKP artıklarına ve sağcılara bir masa kuruldu. Halkın AKP karşısındaki direncinin kaynağı olan ne varsa bu masa bozulmasın diye bastırıldı. Çok uğraştık dedikleri tam da budur. Bu halkın içindeki ilericiliği öldürmek için uğraştı Millet İttifakı. Bu kavranırsa, ayağa kalkmak da kolaylaşır. Umutsuzluk bu ülkeye ve insanımıza yakışmıyor. Bereketli bir ülkedir burası. Olmadık anlarda ayağa kalkar. 100 yıl önce nasıl yapıldıysa yine yaparız. Ülkeden umudu kesenlere şunu hatırlatmak isterim, dünyanın geri kalanı daha iyi durumda değil. Gerçeklerden kaçamayız. Onu ancak değiştirebiliriz

Soru: Özellikle CHP listelerinden meclise giren AKP'den kopma veya sağ partilerin, ileriki süreçlerde bir saf değiştirme veyahut AKP'ye "yanlama" ihtimalleri hakkında ne düşünüyorsunuz?


Okuyan: Bu zaten daha şimdiden görülüyor. Biz bunun böyle olacağını seçimden çok önce söyledik. Ayrıca mesele sadece DEVA, Saadet, Gelecek filan değil ki. CHP’nin milletvekillerine dikkatle bakıldığında onlar arasında da sağ oldukça güçlü.  Bu Meclis iktidar ve muhalefetiyle bir AKP Meclisidir. Bu Meclisin iç dengelerindeki oynama ve transferlerin herhangi bir önemi bulunmuyor. Halkımızın siyasetle ilgisini bu saçmalıkların tüketmesine izin vermemeye çalışacağız.


Soru: Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde partinin sağa kaymadığını, tam tersine CHP'nin hala işçilerin, memurların partisi olduğunu, sosyal demokrat olduğunu iddia etti. Bu konuyla ilgili değerlendirmeniz nedir?


Okuyan: Kemal Kılıçdaroğlu’nun son açıklamalarına bir bütün olarak baktığımızda kendisinin sağ ve sol kavramlarına ilişkin sağlıklı bir fikrinin olmadığını görüyoruz. İşin aslı, Türkiye’de liberalizm belirlenimli bir “sol” tanımı var. Değişim, yenilikçilik, “uzlaşma”, kimlikçilik solculuk sanılıyor. Kuşkusuz burada Kılıçdaroğlu’yla sınırlı olmayan bir sorun var. Benzer biçimde sosyal demokrasinin anlamı da pek bilinmiyor. Sosyal demokrasi 1914’ten ama özellikle de Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra sosyalizmden ve işçi sınıfının çıkarlarını savunmaktan hızla uzaklaştı. Kimileri sosyal demokrasinin özüne dönmekten söz ediyor. Nedir sosyal demokrasinin özü? Rosa Luxemburg’un katledilmesi, Alman Devrimi’nin boğulması. Bugün de Avrupa sosyal demokrasisi üç güçlü emperyalist ülkenin çıkarları tarafından şekillendirilmiştir. İngiltere, Fransa ve elbette Almanya. Türkiye’de sosyal demokrasi diye bir şeyden söz edeceksek orada işçi sınıfını değil, TÜSİAD sermayesini görürüz. CHP’yi sosyal demokrat bir parti haline getirmek marifet değil anlayacağınız. Ya da Kılıçdaroğlu CHP’si bu anlamda gerçekten de birçok açıdan sosyal demokrat bir parti!


Soru: Birçok kişiden, özellikle Küba'nın ve bazı Güney Amerika'lı sosyalist partilerin Erdoğan'ın seçim galibiyetini "anti-emperyalizm" adı altında kutlamasına tepki geldi, siz bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?


Okuyan: Latin Amerika ya da başka coğrafyadaki kimi ülkelerin, buna Küba’yı da katabiliriz, AKP yönetimindeki Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini destekliyoruz ve bunun sorgulanmasını saçma buluyoruz. Küba özelinde, ABD ablukasını hafifletecek her tür ilişki meşrudur ve Küba halkının yararınadır. Bununla AKP konusunda yanılsama içine girmek farklı. Dünyada AKP konusunda yanılsama içinde olanlar var evet. Böylelerine Türkiye’de de rastlıyoruz. Geçmişte AKP’ye “devrimci” sıfatını yakıştıranların şimdi Küba’ya dönük eleştirilerini ciddiye almıyoruz. Ancak özel olarak değindiğiniz için söyleyebilirim, Küba Komünist Partisi’nin AKP konusunda bir yanılsama içinde olduğunu hiçbir biçimde düşünmüyoruz.


Soru: Putin'in her fırsatta Lenin'i, veya Sovyetler Birliği mirasını hedef almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Okuyan: Putin şu anda Rusya’nın dünyada elde ettiği ve korumaya çalıştığı yerin Sovyetler Birliği’nin ürünü olduğunu iyi biliyor. Sovyetler Birliği yalnızca ekonomik kriterlerle ya da nükleer güç olduğu için değil, farklı bir dünyayı, toplumsal sistemi temsil ettiği ve emperyalist saldırganlığa boyun eğmediği için bir süper güç oldu. Rusya’nın bugünkü gücü ve prestiji Sovyetler Birliği’nin fersah fersah gerisinde. Bu geçmişten kurtulamıyor Putin çünkü bu geçmişi çekip aldığınızda Rusya’nın yakın tarihi ya Romanov Hanedanlığı’yla ya ömrü pek kısa sürmüş Kerenskiy şarlatanıyla ya da sarhoş karşı-devrimci Yeltsin’den ibaret kalacak. Sovyetlerin dağılmasına neden olan Garbaçov dönemini de hiç hayırla anmadığına göre Putin’in ciddi bir SSCB sorunu olduğu ortada. SSCB gölgesinde kaldıkça ve bugünkü kapitalist Rusya’nın sınırlarını acı bir biçimde gördükçe Ekim Devrimi ve Bolşevikler ile hesaplaşmaya çalışıyor. Ve iş o kadar saçma bir hâl aldı ki, SSCB’nin Ekim Devrimi’nin sonucu olduğunu dahi reddetmeye doğru gidiyor iş. Öte yandan Putin’in anti-komünist özüyle son derece uyumlu bu. Şaşıracak bir şey yok.