Suçlu kim?

• Yazılar
• 30 Haziran 2023


Seçimler bittiğinden beri muhalefet cephesinde, özellikle de Altılı Masa ve ana muhalefet partisi ağırlıklı çevrelerde bu seçimin ne kadar "adil olmadığı" ve "kirli propaganda yürütüldüğü" konuşuluyor... Duyduğumuz özeleştiri sayısı bir elin parmaklarını geçmez dersek yanlış olmaz.

Burada bunu dile getirenler. aslında bir bakıma seçmenlerle, yurttaşlarla dalga geçiyor. Seçim takviminden erken seçimine, erken seçiminden Erdoğan'ın adaylığı gibi sorunlu ve tartışmalı birçok konuya uzanan gündeme yüksek ses çıkarma zahmetinde bulunamayan Altılı Masa bileşenleri bugün seçimin ne kadar adil olmadığı konusunda binbir türlü itirazlar içerisinde.

Gerçekçi olmayan abartı yaklaşımları bir kenara bırakırsak, elbette bu seçimin muhalefet cephesi açısından ne kadar baskı altında ve zorlu geçtiğini biliyoruz, ve böyle olacağını biliyorduk da. Ancak itiraz edilmesini gerektiren kısım burası değil zaten.

Buradaki kritik nokta, insanları "böyle" bir seçime şen şakrak sokmak, yapılan seçimlere sanki ülkede "kusursuz" bir demokrasi ve "kusursuz" bir Yüksek Seçim Kurulu varmış gibi gitmekti.

İstanbul'daki seçimleri tekrarlatan bir Yüksek Seçim Kurulu'ndan bahsettiğimizi hatırlamamız gerekiyor. Altılı Masa gerek sandık güvenliği, gerek yabancı seçmen iddialarıyla ilgili hiç ama hiç başarılı bir süreç yönetemedi. Sanki ülkedeki seçimler oldukça adil geçecek gibi yol aldı ve bunu halka da lanse ederek, halkı da açık şekilde kandırdı, boş yere ümitlendirdi.

Evet... Yıllarca  "Bu sefer gidiyorlar, bu seçim bittiler, bu seçim kazandık, artık yenemezler" diyerek uyuttukları ve kandırdıkları, adeta dalga geçtikleri o asgari ücretle geçinen, ay sonunu getiremeyen on milyonlarca yurttaşı, işçiyi, emekçiyi yine kandırdılar.

Bu insanların seçimin ertesi gününde bu kadar motivasyonunu kaybetmesinin, bu kadar üzülmesinin ve hayal kırıklığına uğramasının sebebi sadece bir seçim kaybetmek değil. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına direkt etki edecek bir seçimde, bu kadar boşuna umutlandırıldıklarını ve kandırıldıklarını anlamalarıdır. Peki bu insanların bu kadar motivasyonunu kaybetmesinin, hatta kimilerinin de ülkeye dair umudu kesmesinin suçlusu ve suçluları kimler? İşte artık bunu açık açık konuşmanın zamanı geldi de geçiyor.

Siyaseti sadece ama sadece sandığa sıkıştıran o "suçluların" artık bir nebze de olsa gerekli sorumluluğu alması gerekiyor. Bu sadece kişi ve sadece tek bir parti bazında olmamalıdır tabii ki de. Ama ateşlenecek bir fitilin gerisi gelecektir. 

En azından bu değişimin ardından, kendisinden "ülkenin kurucu partisi" olarak bahseden partiler, artık sağcılara, AKP'nin şutladığı siyasal islamcılara 40 tane milletvekiliği vermeyecek, meclisi daha da gericileştirmeyecektir belki de...