TİP MYK Üyesi Yunus Başaran'la konuştuk:
TİP'in oY ORANI, YENİ MECLİS ARİTMETİĞİ, CAN ATALAY...

TİP MYK Üyesi Yunus Başaran'la Can Atalay, turizm emekçileri, yeni meclis aritmetiği, Milli Eğitim Bakanı'nın "kız okulları" çıkışı, AKP'nin kurtarıcı olarak lanse ettiği Mehmet Şimşek'in ekonomi modeli gibi birçok konuya değindik...

Keyifli okumalar dileriz.


Soru: Millet İttifakı veya ana muhalefet cephesinin Can Atalay'ın özgürlüğü konusunda yeterli özveriyi ve mücadeleyi gösterdiğini düşünüyor musunuz?

Yunus Başaran: Can Atalay'ın özgürlüğüne kavuşması sadece bir milletvekilinin tahliyesi değildir.

En başta kendisinin uyması gereken yasaları çiğneyen iktidara karşı verilen bir mücadeledir ve doğal olarak sadece TİP'in meselesi değil tüm muhalefet güçlerinin üzerinde durması gereken, mücadele vermesi gereken başlıkların ilk sıralarında yerini almalıdır. Ancak ülkemizde genel olarak bir kez ya da kısa süreli yapılan eylem ve etkinliklerle yasak savılmaktadır. Her alanda Can çıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.



Soru: "Milli Eğitim Bakanı"nın kız okulları çıkışı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce bunu yapmaya güçleri yeter mi?

Yunus Başaran: Hepimizin bildiği gibi iktidar özellikle laikliği ilgilendiren başlıklarda yaptırdığı ve yaptığı çıkışlarla tepki ölçmekte, tartışmakta ve buna göre hareket etmekte.

Burada çizgiyi en baştan tartışmamak noktasına çekmek gerekiyor. Ülkemizde maalesef laikliğin kırıntıları kalmışken kazanmak için mücadele etmek zorundayız. Laiklik başta kadınlar olmak üzere toplumun nefes borusudur. Geldiğimiz noktada tarikatları ürkütmekten imtina edenler nedeniyle laiklik mücadelesi sol-sosyalist güçlerin her zamankinden daha fazla mücadele ettiği bir alan olacaktır.



Soru: Mehmet Şimşek bazı çevrelerin, hatta muhalif olduğunu iddia eden liberal çevrelerin iddia ettiği gibi gerçekten "ekonomiyi kurtaracak" süper kahraman mı, yoksa durum tam tersine mi? Gelen zamlar bunu mu gösteriyor gerçekten?

Yunus Başaran: Neoliberal ekonominin uygulayıcıları kurtarsa kurtarsa büyük patronları kurtarır. Sermaye düzeni doğası gereği yoksulluk, yoksunluk ve krizler üretir. Bir de üzerine yağma ekonomisi uygulanınca Nas'a el fatiha demek kaçınılmaz olur. Sonuç olarak ekonomi isimlerle değil sistemle düzelir. Kaynakları talan edilen bir ülke dünyada çalışma saatlerinde rekor kırıp üzerine hızla yoksullaşıyorsa bunun adı sistem krizidir.


Soru: Gerek sosyal mecralarda, gerek televizyonlarda TİP'e yönelik sürekli "oyunuz boşa gider" gibisinden bir algı yürütüldü, bunun TİP'e ne gibi bir zararı oldu? Özellikle aday olduğunuz bölgede bu nasıl bir sonuç ortaya çıkardı?

Yunus Başaran: Geçtiğimiz seçimlerde halkın tepkisini göstereceği en büyük araç oya indirgenmişti. Durum böyle olunca stratejik oy zırvalıkları, "TİP'e verilen oy boşa gider" yaygarası halkın korkularını tetikledi. Neticede sadece benim aday olduğum Antalya'da değil İzmir ve İstanbul'da 3-5 bin oylarla 3 vekillik cumhur ittifakına gitmiş oldu. Seçim sonrası bu korkuyla hareket eden çok sayıda yurttaşımızın üzüntüsünü teselli etmek de bize düştü. Ancak bu durum aslında bakarsanız vekil olmasak da halkla birlikte çalışma yapabileceğimizi görmek için bir fırsat oldu. Aslolan sıfatlar değil halkın mücadelesine katkı koymak bu mücadeleye öncülük yapmaktır ve biz her zaman olduğu gibi yine halkla birlikte yaşamın her alanındayız.



Soru: Oluşan yeni meclis aritmetiği hakkında görüşünüz nedir? Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en sağcı, en gerici meclis aritmetiği diyebilir miyiz? Keza Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı'ndaki sağ partilerin vekillerinden ziyade CHP içinde dahi sağcı vekillerin olduğunu görüyoruz...

Yunus Başaran: Ortaya çıkan tabloda ve CHP içinden seçilen sağ partilerin reaksiyonlarında bunu söylemek elbette mümkün. Baktığınız zaman kimse açıktan ben sermayenin tarafındayım demez burada belirleyici olan hangi sınıftan yana tavır koyduğunuzdur. Sevgili Rıfat Ilgaz'ın dediği gibi "Ya ezenden yana olacaksın ya da ezilenden, bu işin az şekerlisi çok şekerlisi olmaz!" Bir bütün halinde reaksiyonların yeterli ve sürekli olduğunu söyleyemeyiz. Burada izlenecek yol halk adına yukarıdan seslenme ve çağrı yapmak değil doğrudan sınıfı özneleştirmekten geçiyor. Malumunuz sabırlı bir toplum değiliz ancak sabırlı, sürekli ve inatçı olmak zorundayız. Nihayi hedef sosyalizmi gerçek bir alternatif haline ete kemiğe büründürmek ve gündelik meseleleri kenara atmadan aksine öncüsü ve sürekleyicisi olmak meselenin anahtar noktalarından. 

Soru: Düzen siyasetindeki çoğu boş kargaşa ve tartışmalardan dolayı, turizm emekçilerinin sorunları unutuluyor. Şuan bölgeniz Antalya'da turizm emekçileri patronlar tarafından ne gibi baskılara uğruyorlar ve ne gibi zorluklar yaşıyorlar?

Yunus Başaran: Turizm emekçilerinin sorunlarının tamamını anlatmak burada mümkün değil ancak en temel sorunların başında askı sistemi geliyor. Gelen turist sayısı, partonların kârları rekor üstüne rekor kırıyor ancak turizm çalışanları üç kişinin yapacağı işi tek başına yapmaya devam ediyor. 45 derece sıcaklık altında günde 12-14 saat çalıştığınızı ve elinize geçen paranın ev kirasına zar zor yettiğini düşünün!